IMF ve DB’ye karşı eylem gününden izlenimler: “Banka kurmanın yanında, banka camı kırmak ne ki?”

Türkiye’nin onurlu insanları, milyonları aç ve işsiz bırakan IMF ve Dünya Bankası’na Taksim’den meydan okudu. Sendika.Org muhabirleri Taksim’de, Gümüşsuyu’nda, Sıraselviler’de, İstiklal’de, Boğazkesen’de eylemleri, eylemcileri, polisi ve çevre halkının tepkilerini gözlemledi.

Toplumsal muhalefetin bütün renkleri saat 11.00 itibariyle Taksim’de toplanmaya başladı. DİSK, KESK, TMMOB, TTB, Halkevleri, Öğrenci Kolektifleri, ‘IMF ve Dünya Bankası Karşıtı Birlik’ bileşenleri, ÖDP-TKP-EMEP, Direnİstanbul, anarşistler, feministler…

Halk meydanda, sömürgeciler vadide
Somut toplumsal çelişkilerle bağ kuramayan marjinal bir zirve protestosu değildi meydandaki. Anti-emperyalist, anti-kapitalist sloganlar, pankartlar ve dövizler, çok abartılacak bir yanı olmasa da sınıf mücadelesinin güncel pratiklerinin içinden yükselen bir IMF-Dünya Bankası eleştirisini yansıtıyordu.

Alanda sadece “kadrolu eylemci” diye anılan tanıdık yüzler yoktu; grevdeki, direnişteki işçiler de alandaydı. Okmeydanı Hastanesi’nde Dev Sağlık-İş’e üye olarak sendikal örgütlenme ve güvenceli çalışma hakları için direnen taşeron sağlık işçileri; yaklaşık 300 gündür işleri için direnen Birleşik Metal-İş üyesi Sinter Metal işçileri; Nakliyat-İş’te örgütlenerek Arçelik’te Koç’a kafa tutan işçiler, Limter-İş’li tersane işçileri, eğitim emekçileri, hekimler, mühendisler, kamu emekçileri, üniversite öğrencileri…

IMF’siz, DB’siz bir dünya isteyen binlerce kişi sloganlarıyla, zirvenin gerçekleştiği Kongre Vadi’sine seslendi. IMF ve Dünya Bankası’nın kapısını beklemek ise İstanbul polisine düşmüştü. Alandan sloganlar yükselir, miting aracından konuşmalar yapılırken her an çatışma çıkma olasılığına kilitlenmiş basın emekçileri de Gezi Parkı’nın kıyısında dizilmiş ve pek çoğu objektiflerini polis barikatı ile eylemciler arasına sabitlemişti.

Saldırmaya programlanmış polisler

11.30 sularında kitleden Kongre Vadisi’ne yönelenler olunca polis anında gaz bombası tüfeklerini ateşledi. Ne bir uyarı duyuldu, ne de kitle ile polis barikatı arasında ciddi bir sürtüşme yaşandı. Anlaşılan polis sadece saldırmak üzerine kurulu bir plan yapmıştı ve eller tetikte bir bahane bekliyordu.

Dakikasında, alan gaz bulutu altında kaldı. Polis istisnasız alanın her yönüne gaz bombası atıyordu. Öyle ki eylemciler Gezi Parkı’na doğru geçince karakol polislerinin beklediği alana da gaz bombaları atılmaya başladı. Bu manzara karşısında polislerin de gözü yaşardı. Karakol polisleri bir yana eylemciler öteki yana çekilirken, bir gaz bulutu içinde önlerine gelene saldıran maskeli çevik kuvvet ekipleri parka girdi.

Bazı belediye görevlilerinin de yardımıyla, tek tek yakaladıkları eylemcilerin üzerine çullanarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait otobüse tıkan çeviklerden biri, fotoğrafını çektiğimizi görünce “Ne çekiyon …?” diye küfredip bağırarak bize yöneldi (Ne çekiyoruz? Fotoğraf çekiyoruz.). “Pavlov’un köpeği” gibi şartlanmış olacak ki, biz kartımızı gösterince o da arkadaşlarının yanına döndü.

Polis şaşkına döndü

Polis saldırısıyla başlayan ve Taksim çevresindeki cadde ve sokaklara yayılan çatışmalarda, eylemcilerin polise kök söktürdüğü, polisi afallattığı aşikardı.

Aynı anda farklı direniş biçimleri ile karşılaşan polis, ‘toplumsal olaylara müdahale aracı’ ve gaz bombaları kullanarak büyük bir terör yaratsa da protestoları bastırmayı başaramadı. Gerçekten de yılgınlık yok, direniş vardı.

Kimi eylemciler bir yerde birikerek sloganlar atıyor, kimileri yol kesip yürüyor, kimileri barikat kuruyor, kimileri molotof atıyor, kimileri sapanlarla, kimileri taşlarla direniyordu. Kent merkezlerindeki militan kitle eylemlerinin, yoksul mahallelerdeki korsan gösterilerin, basın açıklamalarının ve uluslararası zirve protestolarının toplam birikimi aynı öfke etrafında bir araya gelmişti.

Yol kesen kalabalık bir kitleyi kovalamaktan dönen polisler, elinde sloganlar yazılı bir döviz ve çiçeklerle şarkı söyleyerek sakin sakin üstlerine yürüyen misafir eylemciye yol veriyordu. Tek tek buldukları eylemcileri linç edercesine döven polisler, Sıraselviler girişinde sapanlarla bilye atan eylemcilerle karşılaşınca kalkanların altına saklanıyordu. Üstelik elini cebine koymuş çatışmayı seyreden onca kişi arasında polisin bu pısmış hali doğrusu seyre değerdi.

Sağlam bankanın kalmadığı ve saatlerce trafiğe kapalı kalan Sıraselviler Caddesi’nde de ilginç görüntüler açığa çıktı. 30-40 kişilik devrimci gruplar saksılardan ve çöp kutularından barikatlar kurup sloganlarla bir araya geliyor, pankart açıyor ve polis gelene kadar banka camlarıyla meşgul oluyordu. Daha sonra polis gelip gaz bombalarıyla saldırınca önce taş ve sapanla biraz oyalıyor daha sonra da çekilip caddenin bir başka noktasında birleşiyor. Polisin bir aşağı bir yukarı koşturduğu bu ‘oyun’ defarlarca tekrarlanıyor. Bu ‘oyun’ sıkmış olacak, polis caddeye zırhlı araçla girip bir sağa bir sola sürüyor. Direksiyon başındaki polis ya alkollü ya da içmesine gerek olmayan cinsten. Eylemciler ise sağlam köşelere çekilmiş bu aracı taşlıyor.

Eylemler karşısında afallama şuursuzca saldırıyı da tetikliyor ve bir ara Beyoğlu Polis Karakolu’nun önündeki polisler de yerlerini terk ediyor, Karakol kapısı boşalıyor. Polis, sonra “insan bile öldürür” dedikleri sapanları gerekçe göstererek havaya ateş açtı. Bu memlekette sapanla kaç kişi ölmüş, polis kurşunuyla kaç kişi ölmüş, onun hesabını polise ve medyaya bırakıyoruz. Polis bir ara da Taksim İlkyardım Hastanesi’nde acil bölümüne gaz sıktı. Bu olaylar üzerine İstanbul’un çiçeği burnunda Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın açıklamaları da dikkat çekiciydi. Çapkın “ilk defa zor kullandık” dedi. 1 Ekim’de Bilgi Üniversitesi önündeki protestoya saldırırken ne kullandıkları merak konusu. Çapkın ayrıca göstericilerin polise gaz bombası attığını da iddia etti.

Gözü yaşlı polisler, gaz bombasından etkilenip hastaneye kaldırılan polisler, eylemciler yerine kendi kendilerini kırmızıya boyayan polisler, yanından eylemciler geçerken şaşkın bakan polisler…

Banka kurmanın yanında, banka tahrip etmek ne ki?
Sıraselviler’de bankaların hali perişan. Eylemciler yalnızca camları kırmamış, içeri girip masa, sandalye ne varsa dışarı çıkarmış. Milyonları aç milyonları işsiz bırakan IMF-DB’nin toplantısına sponsor olan bankalar, milyonlarca emekçiyi kredi kartı tuzağına düşürüp haczeden bankalar, herkes yoksullaşırken kâr rekorları kıran bankalar eylemcilerin öfkesinden kurtulamıyor. Eylem tarzını doğru bulanlar da bulmayanlar da olabilir (ekstra tatil yapacak olan banka çalışanlarının bu eylemlerden memnun olmadığı söylenemez); ama pek çok televizyonun yaptığı gibi bankalara dönük saldırıları “esnafa saldırı” diye yutturmaya çalışmak özenli bir çarpıtmadan başka bir şey değil.

Sıraselviler’de bir ara gazdan göz gözü görmez oluyor ve Firuzağa’daki kahvelerin arkasına geçiyoruz. Esnaf ve bazı işçiler dükkanlarının kepenklerini indirmiş bekleşirken, kepengin önünde ortayaşlı iki eylemciyle konuştuklarını görüyoruz. Yüzleri beyaza boyanmış eylemciler içeridekilere sesleniyor: “Ya, korkmayın, açın kepenkleri. Gençler bankaları taşlıyor, size bir şey yapmazlar, emekçi adamsınız. IMF’yi protesto ediyor gençler.” Bunun üzerine içeridekiler, şüphelerini de gizlemeyen bakışlarla kepengi kaldırıyor. İçlerinden mavi tulumlu bir işçi, ne kadar inanarak söylediği tartışılır, “Doğru ya, bunlar da bizden, emekçi. Bize bir şey yapmazlar” diyerek dışarı çıkıyor (Hani uydursan kötü bir senaryo olur ama olay aynen böyle yaşandı).

Ne olursa olsun, Tophane’de AKP İrtibat Bürosu’nda üslenen faşist timlerin organize saldırısı dışında, doğrudan eylemlecileri hedef alan “vatandaş tepkisi” ile karşılaşmıyoruz. Olayları yalnızca seyredenlerin, polisi, özellikle de gaz bombası atması ve yakaladığı eylemcileri linç edercesine dövmesi nedeniyle eleştirdiği pek çok örnekle karşılaşıyoruz. Bunda polisin ayrım gözetmeyen saldırısı ile eylemcilerin ayrım gözeten “saldırısı”nın rolü büyük.

Gaz bulutunun çekildiği bir anı fırsat bilip ilerliyoruz, 20 metre yukarıda yeniden çatışma, yeniden gaz bombaları. İşyerlerinden biri polisin kapıları kapayın uyarılarına kulak asmadan bizi başka gazete ve televizyonlardan 6-7 basın emekçisi ile birlikte içeri alıyor. İşyeri sahibi önce kızıyor, “IMF’yi protesto ederler, sonra da AKP’ye oy verirler” diye. Bir kameraman itiraz edince “E abi, yüzde 47 nereden geldi o zaman” diyor. Sonra kameramanlardan biri, “Allah’tan bu gençler var da ses çıkarıyorlar. İş yok güç yok, anamızı ağlattılar” diyor. İşyeri sahibi dahil herkes onaylıyor, biz de “solcuların içine düştük” diye seviniyoruz. Gaz koridora kadar girince salona geçip televizyon izlemeye başlıyoruz. Tayyip Erdoğan zirvede konuşma yapıyor. Danışmanları yazmış, o okuyor.

İşte neoliberal demokrasi

Zirvede, danışmanları tarafından önceden hazırlanmış metni şeffaf ekranlardan okuyan büyük hatip Tayyip Erdoğan, “dışarıdaki sese kulak verin” derken dışarıda olan bitenden bihaberdi. Kendisi hakkında da pek iyi şeyler duymadık hani; elin gavuru Tayyip Erdoğan’a sövüldüğünü dinleyince Erdoğna’ın eline ne geçecek ki? Hatta Erdoğan, okuduğu metnin birkaç gün önce söyledikleriyle çelişiyor olduğunun da farkında değil gibiydi. O, protestolar için belirli alanlar belirlediklerini ancak IMF ve DB çalışmalarının bunlardan etkilenmeyeceğini söylemişti. Yani “it ürür kervan yürürdü”; işte neoliberal demokrasi.

İşte direniş
Neoliberal demokrasi emekçilerin sesini kısmak için bugün İstanbul’u bir kez daha savaş alanına çevirdi. Yüzlerce kişiyi yaraladı. Onlarca kişiyi gözaltına aldı. Bir can aldı. Yalnız yakalanan eylemcileri AKP’li faşistler eşliğinde linç etti. Ama bu terör emekçilerin sesini boğmaya yetmedi. Sömürgecilerin imaj tazeleme çabası tutmadı, eylemler sırasında otellerinde “mahsur” kalan hatta gazdan nasiplenen IMF-DB memurları hiçbir suçları yokmuş gibi ellerini kollarını sallaya sallaya gezemeyeceklerini ve onlar emeğe saldırırken emekçilerin ellerinin de armut toplamayacağını gördü…

Kaynak : Sendika.Org

Eylemden Videolar

http://www.haber7.com/haber/20091006/TVye-gerek-yok-Taksim-savasini-IZLE.php

Eylemden Kareler

http://www.sendika.org/fotogaleri/2009-10-06/

http://www.atilimhaber.org/haberler/2009/10/05/Antiemperyalistler_Kongre_Vadisi_ni_kusatacak_fotolari.html

Yorum bırakın